|
Şehitkamil Kimdir?
Kamil, alaca işleyen fakir bir babanın oğlu idi.Dedesi Kemal kendircilik yapar ailece kendir soyarak geçinirlerdi. 21 Ocak Cuma günü de, 14 yaşındaki Kamil annesiyle beraber dedesinin yanından çöp soymadan geliyordu.Kamil’in ve annesinin sırtında soydukları çöpler, Fransızlar’ın askeri fırın olarak kullandıkları binanın önünden geçerken, Kozanlı tarafından gelen 3 Fransız askeri kadının yolunu kesip peçesini açmak istiyorlar.Hatice peçesine uzanan eli ısırıyor ve bağırıyor; -Kamil yetiş!..Annesinin saldırıya uğradığını gören Kamil, sırtındaki çöpleri yere atıp koşuyor. Yerden bir taş alıp öndeki askere vuruyor. Bu sırada bir çığlık doluyor çarşıya…-Ah anam… Vurdular beni!.. | |
Anası Hatice, tüfek süngüsümüy dü, uzun bir bıçakmıydı bilemedim, sapladılar yavruma, diye anlatıyordu. Kamil’in vuruldum sesini, anasınınçığlık ve feryadını duyan halk koşuyor. Fransız askerleri, hemen askeri fırına kaçarak kapıları kapatıyorlar. Olay yeri bir anda ana-baba gününe dönüyor. Küçük bir oğlanı vurmuşlar! Haberini duyanlar, kiminin elinde kazma, kiminde balta, kiminde satır, koşuyorlar askeri fırına… Fransızlar korku içinde fırının kapısını kapatmışlar, arkasına odun ve eşya yığmışlar. Pencereden de bir makineli tüfeği kalabalığa çevirmişler. Onlar korku, halk öfke ve heyecan içinde…
-Açın kapıyı namussuzlar! Bir çocuğu süngülemek nasılmış, açında gösterelim size… Korkaklar, alçaklar…Kapılara,pencerelere baltalar, kürekler, et satırları ile vuruyorlar… Açabilseler Fransızların hepsini parçalayacaklar. Olay yerine Komiser Hakkı Efendi ile jandarma komutanı Çopur Kemal yetişiyor. Halkın arasına giriyorlar: -Kapıyı kırmayın, merak etmeyin, hakkınızı koymayacağız İntikamınızı alacağız. Siz şimdi dağılın, bizlere güvenin. Halk büyük bir heyecan ve üzüntü içinde Kamil’in kanlı cesedini alıp Musullu Sokaktaki evine getiriyor. Avlunun ortasına yatırdıkları Kamil sanki uyuyor. Evin içi, sokaklar, acılı, kinli ve öfkeli insanlarladolup taşıyor. Küçük şehidin cenazesi 22 Ocak günü muazzam bir törenle kaldırılıyor. Sanki bütün Antep geliyor cenazeyi götürmeye. Dükkanlar kapanmış, alışveriş durmuş, cenaze töreni, Fransızlara gözdağı verme gösterisine dönüşmüş. Fransız komutanAlbay Saint Marie, Kamil’in cenazesi eve götürüldükten sonra askeri vasıtalarla fırına gitmiş, oraya saklanan askerlerini alıp, kolejdeki karargahına götürmüştü. Olayın halkta yarattığı heyecanı ve muazzam cenaze törenini öğrenince telaşa kapılıyor. Olayın bir harp başlangıcı olması ihtimalinden çekiniyor ve Heyet-i Merkeziye’ye haber gönderiyor. Belediyeye gelip şehir halkı adına heyetten özür dilemek, Kamil’in babası Ökkeş Ağa’nın da gönlünü almak istediğini bildiriyor. Heyet-i Merkeziye şehirde harbin başlamasını henüz istemiyordu. Çünkü hazırlıklar tamamlanmamıştı. Ökkeş Ağa önce direndi. Sonra Heyet-i Merkeziye’nin ısrarına karşı koyamadı. İstemeyerek gitti belediyeye. Fransız komutan birkaç subayı ve tercümanı ile birlikte belediyeye gitmişti. Tercüman vasıtasıyla Ökkeş Ağa’ya başsağlığı diledi. Ufak bir tazminat olarak 200 altını uzattı. Ökkeş Ağa almadı. Bu olayın sebep olduğu öfke ve heyecan günlerce yatışmadı. Çarşı ve dükkanlar günlerce kapalı kaldı. Ve küçük şehitin acısı tüm Antep’i yasa boğdu. | |
Ökkeş Dilek, oğlu Şehit Kamil'in Şehadeti üzerine, kendisine teklif edilen 200 Fransız Altınını kabul etmeme asaletini göstererek; "kana kan, cana can isterim" demiştir. Antep Heyet-i Merkeziye'si bu asil davranışı üzerine 50 altın yardım yapmıştır kendisine. Şehit Babası olarak Ökkeş Ağa'ya maaş bağlanmıştır.Ve Antep Şehit Kamil'e sahip çıktı. Şehit Kamil'in adı Merkez İlçelerimizden birisine verildi. Şehit Kamil Belediyesi, Şehit Kamil Caddesi, Şehit Kamil İlköğretim Okulu, Şehit Kamil Kültür Sitesi'ne adı verildi. Ayrıca Şehit Kamil'in Anıtı dikildi. Alıntı | |
Şehit Kâmil’e
Anasının elinden tutarak yürüyordu, Düşman askerlerini gezerek görüyordu. Diyordu anacığım evimize varalım, Diz çöküp ağlayarak Allah’a yalvaralım. Duamızı duyarak yüzümüzü güldürsün, Mehmetçiğin süngüsü onları yere sersin. Sözünü bitirmeden bir devriye göründü, Yabancı erkek için kadın biraz büründü. Dedi Kâmil evladım biraz yaklaş yanıma, Adamın bakışları dokunuyor kanıma. Artık hiç vakti yoktu, birazcık durmak için, Kısa yol bulmalıydı evine varmak için. Heyhat ki birdenbire, bir süngü parlamıştı, O köpek soylu düşman, kadına hırlamıştı. Her halinden belliydi "yüzünü aç" diyordu, Vahşi bir ihtirasla sevinip gülüyordu. Küçük Kâmil ağlayıp bir âh etti derinden, Bir taş kucaklayarak fırlatmıştı yerinden. O küçük pençesiyle yerden aldığı taş, Bu namus hırsızının kırılsın diye başı. Bütün iman gücüyle ileriye atmıştır Fakat düşman süngüsü sağ yanına batmıştı. Kanları fışkırarak düştü upuzun yere, Anasının feryadından dile geldi dağ, dere. İşte o gün Antep’in ayranı kabarmıştı, Ve cefa çemberini kanıyla koparmıştı. Bu millet asırlardır namusunu koruyor, Tarihten daha eski ve daha dik duruyor.
Ahmet İhsan GENÇ
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder