24 Aralık 2016 Cumartesi

Gaziantep’in Kurtuluş Destanı





Gaziantep’in Kurtuluş Destanı

1914 yılında, Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Gaziantep 83 bin nüfuslu bir Sancak merkezi idi. Birinci Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile birlikte Antepliler ilk defa işgalle tanıştılar. Mondros mütarekesiyle güç bulan itilaf devletleri paylaştıkları topraklara sahip olmak için harekete geçtiler. 17 Aralık 1918'de İngilizler Antep'e girdiler.

Bir yıl süren işgalde, Fransızların istekleri doğrultusunda İngilizler Antebi 29 Ekim 1919 da terk ettiler. Fransızlar, hemen 30 Ekim de Antebe intikal ettiler. Ancak düzenli orduları 3 Aralık 1920 tarihinden itibaren gelmeye başladı.

İşgale katılan Fransız askerleri arasında bölgeden daha önce göç etmiş Ermeniler de vardı. Fransızlarla işbirliği yapan Ermeniler Anteplilere aklılara durgunluk verecek zulüm ve işkence yaptılar. Antep'i yaktılar, yıktılar ve 1920 yılının girişiyle savaş başlamış oldu.


 Milletimize soykırım yaftasını yakıştırmaya çalışanların, pamuk kafalıların(!) Antep savunmasında Anteplilerin uğradıkları zulüm ve işkenceleri yakından incelemeleri neticesinde ulaşacakları sonuç “ asıl soykırımcıların Ermeniler” olduklarının gerçeğidir.

İşgal ve zulüm o kadar şiddetle devam etmekteydi ki; 11 ay gibi bir zaman diliminde açlık hüküm sürmüş ve cephanesiz kalınmıştı.

Fransız ve Ermeni çetelerinin hesap etmedikleri bir şey vardı o da; “Aziz Milletimizin en önemli karakterinin bağımsızlık” olduğudur. Antep savunmasında kadın erkek, yaşlı genç ve hatta çocuk denecek yaşta gazi evlatları mücadele vermiş, sonunda kurtuluşa ermişlerdir.

Şehir yakılmış yıkılmış 6000 vatan evladı şehit olmuş ama neticede düşman, tarih boyu unutamayacağı bir ders almıştır.

Bağımsızlık mücadelesi veren ulusların, özellikle de ekonomik, kültürel ve siyasal kıskaca alınan Türk ulusunun; Antep savunmasından alacağı çok dersler vardır. İşgalden kurtulmanın en büyük unsuru “kuvvayi milliye” hareketinin nasıl gerçekleştiğini, milletimizin en zor şartlar altında bile nasıl kahramanlıklar ortaya koydukları, mutlaka yeni nesillere öğretilmesi gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki üzerinde yaşadığımız vatan toprakları kolay kazanılmamıştır. Ülke topraklarının kazanılmasında, hemen her yörede “kuvvayi milliye” neferlerinin ayak izlerine ve kararlı mücadelelerine tarih tanıklık etmektedir.

Toprak parçalarımız; Fransız çetesinin anasının peçesine uzanan ele tahammül edemeyen Şehit Kâmillerin, işgalcilere aman vermeyen Karayılanların, nice adsız kahramanların, vatanını canından aziz bilen mübarek şehit ve gazilerin ortaya koydukları destansı mücadelesi neticesinde “vatan” haline gelmiştir.

Vatan mücadelesinde adlı-atsız birçok kahramanımızın yanında Şehit Şahinbey’in ortaya koyduğu kahramanlıkların ayrı bir önemi vardır. Özellikle Onun Fransız komutanına yazdığı mektup çok önemlidir. Bu mektup aziz milletimizin genel karakterini ortaya koymaktadır. Antepli Şahin Beyin Fransız Garnizonu Komutanlığına yazdığı mektup, tarihimizin şeref belgeleri arasındadır:

“Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde bir damla Türk kanı karışıktır. Her bucağında bir atanın mezarı vardır. Adı belli olmayan zamanlardan beri Türkler bu topraklarda yaşamaktadır. Türk bu topraklara bu topraklar da Türk’e ısındı, kaynadı.
Sade siz değil, bütün dünya bir araya gelse bizi bu topraklardan ayıramaz.
Sonra siz hiç ömrünüzde; “Türk esir yaşamaz” diye duymadınız mı? Namus ve hürriyet için ölüme atılmak ise bize ağustos sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir.
Sizler canı kıymetli insanlarsınız.
Çatmayın bize.
Bir an evvel topraklarımızdan savuşup gidin. Yoksa kıyarız canınıza.”
21 Şubat 1920 / Antepli Şahin” (Antep savunması)

Dün bu ruhu taşıyan Antepliler, bugün de aynı ruhu taşımaktadır.
Milletimize ve devletimize göz diken; dünün ve bugünün şer çetelerine ve Ermeni işbirlikçilerine duyurulur (!)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder